2025 SES Yılın Kadınları Adayları Survey

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak her yıl, SES Yılın Kadınları'nı seçiyoruz. 2025 yılının aday listesini aşağıdaki kriterler çerçevesinde belirledik. Türkiye ve dünyadan 40 grup ve kişi seçtik.

Kriterlerimiz:

Türkiye ve dünyada kadın hakları, LGBTQ+, insan, çevre ve emek hakları mücadelesi vermek,
Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak,
Özgürlük ve eşitlik mücadelesinde feminist duruşuyla örnek olmak,
Başarılarıyla kadınlara ilham vermek, rol modeli olmak,
Sistematik baskılara direnme cesareti ve kararlılığı göstermek,
Cinsiyet eşitliği, iklim adaleti, insan hakları mücadeleleri ile dayanışmak ve katkıda bulunmak.
Türkiye’de ve Dünya da barışı savunmak
Sürdürülebilir bir dünya için iklim krizi ile sistemli bir şekilde mücadele etmek
Teknolojinin de kullanımı ile yaratıcı mücadele yolları geliştirmek

2025'de 'SES Yılın Kadınları' olarak gördüğünüz isimleri işaretlemenizi, eğer listede eksik olduğunu düşündüğünüz bir isim varsa, en aşağıdaki yorum bölümüne yazmanızı rica ediyoruz.

En az 10 aday seçmeniz listenin oluşmasında bize yardımcı olacaktır.

2025 SES Yılın Kadınları'nı katılımcı bir şekilde belirlemek üzere bize destek olduğunuz için çok teşekkür ederiz!

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği

1.Aşağıdaki aday listesinden en az 10 adayı seçmenizi rica ediyoruz.

1. Filistin'deki Kadın Gazeteciler:

Bisan Owda
Gazze’de yaşayan genç gazeteci, belgeselci ve vlogger Bisan Owda, savaşın ve kuşatmanın ortasında günlük video kayıtlarıyla dünyanın dikkatini bölgeye çekti. Instagram’daki wizard_bisan1 hesabından paylaştığı “It’s Bisan from Gaza and I’m Still Alive” adlı dizisinde, bombardıman altındaki yaşamı, yerinden edilen aileleri ve kadınların dayanıklılığını belgeledi. Paylaşımlarında sıkça kullandığı “I’m still alive” cümlesi, hayatta kalma mücadelesinin sembolü haline geldi. Owda, 2024 yılında Peabody Award, Edward R. Murrow Award ve News & Documentary Emmy gibi uluslararası ödüller kazanarak, yerel tanıklığın küresel bir vicdana dönüşebileceğini gösterdi.

Hind Khoudary
Gazze’de yaşayan Filistinli gazeteci Hind Khoudary, savaşın en yoğun dönemlerinde bölgeden yaptığı yayınlarla tanındı. Al Jazeera English ve uluslararası medya kuruluşları için çalışan Khoudary, sivillerin yaşadığı insani krizi sahadan anlatarak dünya kamuoyuna aktardı. Gazze’de haber yapmanın tehlikelerini defalarca dile getiren Khoudary, “Gazetecilerin sıfır koruması var” sözleriyle, mesleğini sürdürmenin bedelini ortaya koydu.

Maha Hussaini
Gazze’de yaşayan Filistinli gazeteci ve insan hakları savunucusu. 2014’ten beri askeri kampanyaları sahadan izliyor ve raporları uluslararası platformlarda yayımlandı. EuroMediterranean Human Rights Monitor’de çalıştı; 2020’de Martin Adler Prize aldı. Çalışmaları insani krizi görünür kılmaya odaklı; 2024’te IWMF’nin Courage in Journalism ödülü geçmiş sosyal medya içerikleri gerekçesiyle geri çekildi ve bu durum kadın gazetecilerin saha ve politik baskılarla karşılaşmasını gösteriyor.

Mariam Barghouti
Filistin-Amerikalı yazar, gazeteci ve araştırmacı. Yazıları The Guardian, Al Jazeera English ve The New York Times gibi uluslararası medya kuruluşlarında yayımlandı. Çalışmaları işgal altındaki yaşamı, medya-sömürgecilik ilişkisini ve sosyal adaleti odağına alıyor. 2021’deki “Why are Palestinians protesting? Because we want to live” yazısıyla medya sansürünü ve dijital ayrımcılığı gündeme taşıdı; sosyal medyada 260 binden fazla takipçisiyle sahadan yorumlar paylaşıyor.

2. Global Sumud Flotilla Adına Greta Thunberg ve Yasemin Acar

Global Sumud Flotilla, 2025’te kurulan bağımsız uluslararası bir sivil toplum koalisyonu olan Global Sumud Flotilla, Gazze ablukasını kırmayı, insani yardım ulaştırmayı ve Filistin halkının direnişini görünür kılmayı amaçlıyor.

Greta Thunberg
Greta Thunberg, 2018’de başlattığı okul grevleriyle küresel genç iklim hareketinin sembolü haline geldi. “Fridays for Future” ağı dünya genelinde milyonlarca genci iklim adaleti için harekete geçirdi ve “Greta etkisi” olarak tanımlanan bir farkındalık yarattı. 2025’te Global Sumud Flotilla’ya verdiği destekle, çevresel adaletin politik ve insani adaletten ayrı düşünülemeyeceğini vurguladı. Thunberg’e göre Filistin, “adalet mücadelesinin evrensel bir testi” ve sessiz kalmanın suç ortaklığı anlamına geldiği bir yer. Thunberg, İklim aktivizmini insan hakları ve vicdan temelli dayanışmayla birleştiriyor.

Yasemin Acar
1988 yılında Almanya’da Kürt kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Yasemin Acar, uzun süredir insan hakları ve mülteci dayanışması alanında çalışmalar yürütüyor. Şu anda Global Sumud Flotilla’nın yürütme kurulunda yer alarak hareketin kadın liderlerinden biri olarak görev yapıyor. Acar, “hala sessiz kalan dünyaya mesaj götürmek” gerektiğini vurgulayarak barışçıl direnişin önemini öne çıkarıyor; “Biz silah taşımıyoruz, sadece bebek maması, un ve ilaç taşıyoruz” sözüyle sivil itaatsizlik ve uluslararası dayanışmanın özünü ifade ediyor.

3. Gazze Bienali ve İstanbul Pavyonu Adına: Tasneem Shatat ve Shulamit Bruckstein Çoruh

Nisan 2024’ten bu yana Gazze’deki sanatçılar, soykırıma karşı direnişin bir yolu olarak sanatı kullanmak üzere bir araya gelerek Gazze Bienali adını verdikleri küresel bir sanat hareketini başlattılar. Kırkın üzerinde sanatçıyı buluşturan bu bienal, sanatın insan onurunu savunmadaki asli rolünü yeniden hatırlatıyor. 2025 Gaza Bienali İstanbul bölümü 19 Eylül – 8 Kasım arasında Galata Depo’da sergilendi. Bu bienalin 2 küratörü; Tasneem Shatat ve Shulamit Bruckstein Çoruh.

Tasneem Shatat
1998’de Han Yunus, Gazze’de doğan Tasneem Shatat, Gazze Bienali’nin eş kurucusu ve savaş sırasında dahi üretmeye devam eden genç bir sanatçı ve matematikçidir. Nisan 2024’te Al Risan Sanat Müzesi’nde başlayan sanat yolculuğu, Gazze’nin dört bir yanındaki sanatçıları bir araya getiren uluslararası bir direniş hareketine dönüştü. İki kez yerinden edilmesine rağmen bienali organize etmeyi sürdürdü. “Yerinden Edilenlerin Yolculuğu” adlı eserinde savaşın ortasında umudu, belleği ve insan onurunu belgeleyen Shatat, sanatı hem direniş hem de yeniden doğuşun simgesi olarak görüyor.

Shulamit Bruckstein Çoruh
Yahudi felsefesi, görsel teori ve Taswir çalışmaları alanlarında uluslararası saygın bir düşünür, küratör ve akademisyendir. Berlin, Frankfurt, Hamburg ve Kudüs gibi merkezlerde profesörlük yapan Bruckstein, Taswir Projects’in kurucusu ve Taswir Atlası’nın yaratıcısıdır, Yahudi ve İslam hermenötiği üzerine kültürel eleştiriler geliştirmiştir. Çalışmaları, bilgi üretiminin sanatsal ve felsefi boyutlarını yeniden tanımlayan öncü bir yaklaşımı temsil eder.

4. Students for Justice in Palestine Adına Rümeysa Öztürk

Amerika’daki üniversitelerde Filistin’le dayanışma protestolarını örgütleyen Students for Justice in Palestine (SJP), öğrenci hareketleri arasında küresel ölçekte en etkili ağlardan biri haline geldi. Kampüslerdeki işgal ve oturma eylemleriyle dünya basınının gündemine taşındı. Barışçıl protestoları bastırma girişimlerine rağmen, hareket kampüslerde ifade özgürlüğü, akademik boykot ve insan hakları savunusunu bir araya getiren güçlü bir dayanışma sembolüne dönüştü.

Bu hareketin içinde yer alan Türkiye kökenli öğrenci Rümeysa Öztürk, ABD’de düzenlenen Filistin yanlısı gösterilerdeki aktif rolü nedeniyle hedef haline geldi. 2025’te gözaltına alınması uluslararası tepki toplarken, kendisi “Filistin’e adalet talebi bir suç değildir” diyerek mücadelesini sürdürdü. Öztürk’ün cesareti ve SJP’nin dayanışma ruhu, üniversitelerin yalnızca bilgi değil, vicdan mekânları da olabileceğini hatırlatıyor.

5. Filistin'de Adalet İçin Columbia Üniversitesi Öğretim Üyeleri ve Çalışanları Adına Marwa Elshakry ve Marianne Hirsch

Columbia Üniversitesi’nde kurulan Columbia Faculty for Justice in Palestine (CFJP), 2024 yılında Filistin’le dayanışma içinde eylem yapan öğrencilerin gözaltına alınması üzerine akademisyenlerin bir araya gelmesiyle oluştu. Grup, yayınladıkları açık mektupta öğrencilerin ifade özgürlüğünün korunması gerektiğini vurguladı ve üniversite yönetimini polis müdahalesine son vermeye çağırdı.

Grubun üyelerinden Prof. Marianne Hirsch ise, kampüsteki baskılara karşı dayanışmayı “üniversitenin etik temellerine dönüş” olarak tanımladı. CFJP’nin girişimi, yalnızca Columbia’da değil, dünya genelinde birçok kampüste akademisyenlerin öğrencilerle yan yana durmasının sembolü haline geldi. Hareket, bilginin gücünü, özgür düşünceyle adalet talebinin kesiştiği bir noktada yeniden tanımladı.

6. Barış İçin Yahudi Sesi (Jewish Voice for Peace) Girişimi

1996 yılında Kaliforniya’da kurulan Jewish Voice for Peace, Filistin halkının özgürlük mücadelesine destek veren en geniş Yahudi sivil toplum ağlarından biridir. JVP, İsrail’in işgal politikalarına karşı barışçıl eylemler, akademik boykot çağrıları ve kamu kampanyalarıyla ses getirmiştir. 2024 yılında ABD Kongresi önünde düzenledikleri ateşkes eylemleri, dünya medyasında “Yahudi kimliği İsrail devlet politikalarıyla eş anlamlı değildir” mesajını güçlü biçimde duyurdu. JVP, inanç, vicdan ve insan haklarını bir araya getiren adalet temelli aktivizmiyle Yahudi toplulukları içinde farklı bir ses olarak öne çıkıyor.

7. Ateşkes İçin Hahamlar (Rabbis for Ceasefire) Girişimi (ABD)

Ekim 2023’te 80’den fazla haham ve haham adayı tarafından kurulan Rabbis for Ceasefire, Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi için dinî bir vicdan hareketi olarak ortaya çıktı. “Pikuach nefesh” yani “hayatı koruma” öğretisine dayanan grup, 2024’te Brooklyn Köprüsü önünde düzenlediği barışçıl oturma eylemleriyle dikkat çekti. Hahamlar ve din görevlilerinden oluşan bu ağ, “savaş karşısında sessiz kalmak da bir tercihtir” diyerek, Yahudi inanç geleneğinin barışa ve yaşam hakkına dair etik sorumluluğunu yeniden hatırlattı. Çoğunluğu feminist kadın hahamlardan oluşan Rabbis for Ceasefire, inanç temelli direnişin ve toplumsal adalet çağrısının en güçlü örneklerinden biri haline geldi.

8. Filistin İçin Aksiyon Kollektifi (Palestine Action, Birleşik Kırallık)

Birleşik Krallık merkezli doğrudan eylem kolektifi Palestine Action, İsrail’e silah tedarik eden şirketlere karşı yürüttüğü protestolarla biliniyor. 2020 yılında kurulan grup, “silah ticareti sürdükçe adalet mümkün değildir” sloganıyla Elbit Systems gibi savunma sanayi devlerine yönelik işgaller, boya eylemleri ve fabrika kapatmaları gerçekleştirdi. 2025 Ekim ayında, İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın kendilerini “yasaklı örgüt” ilan etmesine karşı açtıkları davayı kazanarak büyük bir yasal zafer elde ettiler. Palestine Action, sivil itaatsizlik ve çevre-etik temelli doğrudan eylemi bir araya getirerek hem savaş endüstrisine hem de sömürgecilik mirasına meydan okuyor.

9. Jawad Camp Sivil İnsiyatifi (Gazze)

Jawad Camp, Gazze’de savaşta sakat kalan ya da yerinden edilmiş çocuklara oyun, şiir, yoga ve meditasyon alanı açarak iyileşme fırsatı sunan sivil bir inisiyatif. 2024’te kurulan kamp, travma yaşayan çocuklara yalnızca psikolojik destek değil, aynı zamanda yaratıcılıkla yeniden bağ kurabilecekleri güvenli bir alan sağlıyor. Kampta gönüllü eğitmenler, yoga ve nefes terapileriyle çocukların bedenlerinde biriken korkuyu dönüştürmelerine yardımcı oluyor. Kampın en dokunaklı çalışmalarından biri, çocukların kendi şiirlerinden oluşan A Million Kites adlı kitabın yayımlanması oldu. Childish Books tarafından derlenen bu kitap, Gazze’deki küçük yazarların sesini dünyaya duyuruyor ve savaş travmasına karşı sözcüklerin iyileştirici gücünü hatırlatıyor.

10. Saraçhane Öğrenci Hareketi

2025 yılının Mart ayında İstanbul’un kalbinde doğan Saraçhane öğrenci hareketi, gençlerin demokrasi, özgürlük ve adalet talepleriyle yükselen güçlü bir sivil direniş olarak Türkiye’nin yakın tarihine geçti. Hareket, farklı üniversitelerden gelen gençlerin ve kadın kolektiflerinin öncülüğünde büyüdü. Saraçhane, kısa sürede yalnızca bir eylem alanı değil, yeni bir politik bilincin ve dayanışma ruhunun simgesi haline geldi. Polis müdahaleleri ve gözaltılara rağmen barışçıl tavrını koruyan öğrenciler, sosyal medyada geniş yankı uyandırarak ülke genelinde destek buldu.

11. Tutuklu Belediye Mensuplarının Aile Dayanışma Ağı (ADA)

Tutuklu belediye başkanlarının eşleri ve onları destekleyen kadınlar, 2025 boyunca İstanbul Saraçhane Parkı’nda Aile Dayanışma Ağı adıyla düzenli buluşmalarıyla öne çıktı. Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’nun da katıldığı bu buluşmalar adil yargılama talebini görünür kıldı ve kamuoyunda geniş yankı buldu. Ağ, basın açıklamaları ve canlı yayınlarla ihlalleri görünür kıldı, tutuklu yakınlarının sesini duyurdu, hukuk ve insan hakları çağrısını yineledi. Düzenli toplanmalar, gönüllülerin koordinasyonunu güçlendirdi ve farklı siyasi çevrelerden destek aldı.

Bu dayanışma, ailelerin kişisel acısını kamusal bir hak arayışına dönüştürerek demokrasi ve hukuk devleti taleplerini toplumun merkezine taşıdı. Cuma buluşmaları, yerel düzeyde örgütlenmenin gücünü gösterirken kadınların sivil alandaki varlığını ve etkisini pekiştirdi.

12. Sırbistan Novi Sad Öğrenci Hareketi Adına Teodora Gardović

2024 Kasım’ında Novi Sad tren istasyonunda yaşanan çatı çökmesi, en az 14 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanarak Sırbistan’da gençlerin öncülük ettiği büyük bir yolsuzluk karşıtı harekete dönüştü. Üniversite öğrencileri, bu felaketi devletin ihmali ve geniş yolsuzluk ağlarının bir sonucu olarak nitelendirdi. Çökmenin gerçekleştiği 11:52 saatine atıfla düzenlenen sessizlik eylemleri ve kamusal alanlarda yapılan nöbetler kısa sürede hareketin sembolü haline geldi. Öğrenciler, kamu ihalelerinde şeffaflık, bağımsız bir soruşturma ve sorumluların hesap vermesini talep etti. Protestolar Novi Sad’dan Belgrad’a yayılarak ülkenin uzun süredir devam eden yönetim krizine karşı gençlerin en görünür sivil direnişlerinden birine dönüştü.

23 yaşındaki Teodora Gardović, öğrenci hareketinin en dikkat çeken kadın figürlerinden biri olarak öne çıktı. Gardović, Le Monde’un da aktardığı üzere, protestolarda “teknik bir incelemenin ötesinde gerçek politik sorumluluk” talep eden öğrencilerin sesini temsil etti. Sessizlik eylemlerinde, forumlarda ve gençlik buluşmalarında aktif rol alan Gardović, kadınların öncülük ettiği yolsuzluk karşıtı gençlik direnişinin sembolik isimlerinden biri haline geldi.

13. Gürcistan Avrupa Birliği Entegrasyon Protestoları

2024 sonu ile 2025 yılı boyunca Tiflis ve diğer büyük şehirlerde süren protestolar, Gürcistan’ın Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinin hükümet tarafından ertelenmesine karşı halkın öfkesinin dışa vurumu oldu. 26 Ekim 2024 seçimlerinden sonra usulsüzlük iddialarının ortaya çıkması ve AB üyelik takviminin 2028’e ötelenmesi, ülkenin demokratik geleceğine dair kaygıları derinleştirdi. Özellikle gençler ve üniversite öğrencileri “We are Europe” sloganıyla kitlesel yürüyüşler, kampüs işgalleri ve barışçıl oturma eylemleri düzenlemeye devam ediyorlar. Hükümetin artan baskı politikalarına rağmen hareket kısa sürede ulusal bir demokratik direnişin sembolü haline geldi Genç liderler ve akademisyenler tarafından şekillenen bu hareket, Gürcistan halkının Avrupa değerlerine bağlılığını ve otoriterleşmeye karşı sivil direniş geleneğini yeniden gündeme taşıdı.

14. Z Kuşağı İsyanları ( Nepal, Fas, Kenya, Madagaskar)

Gençlerin dijital ağlar aracılığıyla hızla örgütlenip sokağa taşıdığı yeni protesto dalgası, 2025’te dört ülkede belirginleşti. Nepal’de özellikle Eylül ayında sosyal medya platformlarının yasaklanması ve yolsuzluk iddiaları gençleri kitlesel yürüyüşlere yöneltti. Üniversite alanlarında başlayan öğrenci tepkisi kısa sürede meydanlara yayılan bir hesap verebilirlik talebine dönüştü. Kenya’da Haziran ve Temmuz aylarında gençlerin öncülüğündeki gösteriler, ağırlaşan ekonomik koşullar ve polis şiddeti iddiaları etrafında yoğunlaştı. Madagaskar’da su ve elektrik kesintileriyle büyüyen gençlik öfkesi, hükümet üzerinde ciddi bir siyasi baskı yaratan geniş çaplı protestoları tetikledi. Fas’ta GenZ 212 adıyla örgütlenen gençler, sağlık ve eğitim hizmetlerindeki eşitsizliklere karşı ülke çapında mobilize oldu.

Bu kuşak ortaklaşa kullandığı platformlarla hızlıca seferber oluyor, şeffaflık ve kamusal hizmetlerin iyileştirilmesi için baskı kuruyor ve birbirlerinden ilham alarak benzer eylem biçimlerini yeniden üretiyor. Nepal, Kenya, Madagaskar ve Fas’ta görünür olan bu yeni muhalefet, gençlerin siyasal alana katılımını kalıcı bir basınç hattına dönüştürürken hem kurumların hesap verirliğini hem de sokak siyasetinin meşruiyetini yeniden tartışmaya açtı.

15. Afganistan’da Direnen Kadınlar adına FEMENA

FEMENA, 2017’de kurulan ve Ortadoğu ile Asya’da kadın insan hakları savunucularını destekleyen transnasyonal bir feminist örgüt. Daralan sivil alanlarda ve çatışma ortamlarında çalışan kadın örgütleriyle dayanışmayı büyütmeyi, görünürlük ve öğrenme alanları açmayı amaçlıyor. Misyonunda toplumsal cinsiyet eşitliği, kapsayıcılık ve barışı teşvik etmek ile sivil alanı genişletmek temel yer tutuyor.

Afganistan’da Taliban’ın kadınların hak ve özgürlüklerini hedef alan politikalarına karşı, tutuklamalar, keyfi gözaltılar ve sistematik baskı ortamında direnen kadınların sesini yükseltmek için araştırma, ortak bildiri ve savunuculuk çalışmaları yürütüyor; cezaevlerindeki kadınların durumu ve aktivistlere yönelik sınır ötesi baskılara dair belgeler yayımlıyor. Bu çalışmalar, sürgünde veya içeride mücadeleyi sürdüren kadınların görünürlüğünü artırıyor, bölgesel dayanışmayı güçlendiriyor ve genç feministlere ilham veriyor.

16. İran’da Baskıcı Rejime Karşı Direnen Kadınlar Adına Parastoo Ahmadi, Nina Golestani ve Narges Muhammedi

Parastoo Ahmadi: Aktivist/ Sanatçı
Şarkıcı Parastoo Ahmadi, Aralık 2024'te İran’ın katı kıyafet yönetmeliğine ve kadınların tek başına sahneye çıkma yasağına meydan okuyan bir eylemle kamuoyunun odağına oturdu. Geleneksel bir kervansarayda sanal konser veren Ahmadi, performansında başörtüsü takmayarak ve rejimin normlarını reddederek, bu eylemiyle "Kadın, Yaşam, Özgürlük" sloganıyla şekillenen toplumsal dönüşümün sanat alanındaki devamlılığını gösterdi. Konseri kısa sürede büyük dijital etki yarattı. Ahmadi, sesi aracılığıyla kadınların özgürlük mücadelesini savundu ve bu eylemiyle, rejimin sanatsal ifade üzerindeki tahakkümüne karşı çıktı. Performansı sonrasında tutuklanması ve yargılanma süreci, sanatçıların ifade özgürlüğü için ödediği ağır bedeli vurguladı. Ahmadi, baskılara rağmen susmayarak sanatsal özgürlüğün ve kadınların kamusal alanda var olma hakkının simgesi oldu; müziğiyle, bastırılmış öfkeyi ifade etme ve özgür bir ulus hayalini kurma eylemine ilham verdi.

Nina Golestani: Aktivist / Yazar
Yazar ve sivil aktivist Nina Golestani, Mart 2025'in başlarında Devrim Muhafızları tarafından ailesinin evine düzenlenen baskınla keyfi olarak gözaltına alındı ve Lakan Cezaevi'ne nakledildi. Golestani, daha önce de Kasım 2023'te benzer suçlamalarla tutuklanmış ve yargılanmıştı; bu durum, rejimin muhalif aydınlara yönelik sistematik baskısını kanıtladı. Gözaltına alındığı dönemde yargıç, konulan kefaleti yetersiz bularak yeniden sorgulama talep etti. Golestani, yazıları ve sosyal medya paylaşımları üzerinden "rejime karşı propaganda" ve "toplanma" suçlamalarıyla sürekli olarak devleti eleştirdi ve kadın hakları mücadelesini savundu. Golestani'nin aktivizmi İran'daki kadın hakları ve ifade özgürlüğü mücadelesinin sadece sokaklarda değil, aynı zamanda entelektüel ve sanatsal çevrelerde de devam ettiğini gösteriyor.

Narges Muhammedi, 2023 Nobel Barış Ödülü sahibi
Narges Mohammadi, 1972 Zencan doğumlu İranlı gazeteci ve insan hakları savunucusudur. Şirin Ebadi’nin kurduğu İnsan Hakları Savunucuları Merkezi’nin başkan yardımcısı olarak, özellikle siyasi mahkûmların hakları, ölüm cezasının kaldırılması ve kadınların temel özgürlükleri için yürüttüğü çalışmalarla tanınır. 2000’lerden itibaren hak savunuculuğu nedeniyle defalarca gözaltına alınmış, uzun hapis cezalarına çarptırılmış ve yıllarını Evin Cezaevi’nde geçirmiştir. Buna rağmen zorunlu başörtüsüne karşı sivil itaatsizlik, işkence ve tecrit uygulamalarının son bulması ve cezaevlerindeki kadınların korunması için mücadele etmeye devam etmektedir. Mohammadi, İran’daki kadın özgürlük hareketinin en güçlü sembollerinden biri olarak 2023 yılında Nobel Barış Ödülüile onurlandırılmıştır. Ayrıca birçok uluslararası insan hakları ve ifade özgürlüğü ödülünün sahibidir.

17. Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi ( Türkiye)

2025 başında kadınlar barış talebini yeniden görünür kılmak için Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi çatısı altında bir araya geldi. İnisiyatif, barışın yalnızca savaşın yokluğu değil adalet ve eşitliğin varlığı olduğunu hatırlatmayı, kadınların deneyimlerinden güç alan bir toplumsal yüzleşme ve iyileşme hattı kurmayı amaçlıyor. Kuruluş çağrısı ve çalıştaylarla başlayan süreç, kamusal alanda barışın öznesi olma iradesini çoğaltmayı hedefledi. Yıl içinde İstanbul Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlenen Barış için Kadın Buluşması ile yüzlerce kadın bir araya geldi. Standlar, forumlar ve ortak bildirimlerle barış talebi geniş kitlelere taşındı. Etkinlikler ve buluşmalar, kadın hareketinin barış sürecine bilgi ve deneyim aktarımını güçlendirdi, yerelden ülke geneline uzanan bir dayanışma ağına ilham verdi.

18. Barış İçin LGBTİ+ İnisiyatifi

LGBTİ+ hak savunucuları 10 Ekim 2025’te bir araya gelerek Barış İçin LGBTİ+ İnisiyatifi’nin kuruluşunu eş zamanlı açıklamalarla duyurdu. İnisiyatif, Kürt meselesinin demokratik çözümüne destek verirken, barışın herkesin hakkı olduğunu vurguladı. Savaş politikalarının ve nefret ikliminin LGBTİ+ topluluklarına yüklediği ağır bedeli görünür kılmayı hedefledi. Yapılan açıklamalar barışın olmadığı bir ülkede eşitlik ve özgürlüğün mümkün olmadığını hatırlattı. Kampanya ve ortak bildirilerle barış talebi toplumsallaştırıldı, yerel ağlar birbirine bağlandı ve genç kuşakların katılımı arttı. Bu hamle, barış gündemine kapsayıcı bir perspektif ekleyerek yeni bir sivil hat ördü.

19. Feminist Yazar ve Aktivist Berrin Sönmez

Feminist yazar ve aktivist Berrin Sönmez 1 Ağustos 2025’te Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camilerde okunan “Haya ve Edep” başlıklı hutbesine karşı “Başörtümü çıkarıyorum” diyerek eyleme geçti. Bu çıkış beden üzerindeki biçimsel baskılara karşı bir duruş olarak ön plana çıktı. Sönmez, geleneksel şekillenmiş din-politikalarıyla kadınların giyimi ve inancı üzerinden tarif edilen rol modelini sorguladı ve sembolik bir direniş örgütledi. Bu eylem sosyal medyada ve feminist çevrelerde hızlıca yayıldı; kadınların inanç ve mahremiyet alanında kurumsal müdahalelere maruz kalmasına dikkat çekti. Sönmez’in duruşu, kadınların kendi bedenleri ve inançları üzerinde irade sahibi olmasının simgesi haline geldi.

20. Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği

2017 yılında Türkiye’de yükseköğretim kurumlarında görevlerinden ihraç edilen kadın ve LGBTİQ+ akademisyenlerin oluşturduğu bir kadro tarafından kurulan Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği, toplumsal cinsiyet ve queer çalışmalarını sürdürebilmek amacıyla yola çıktı. Dernek, “Cinsel Şiddetle Mücadelede Destek Mekanizmalarının İzlenmesi ve Üniversitelerdeki Kadın ve LGBTİ+ Öğrencilerin Güçlendirilmesi” gibi projelerle genç feminist araştırmacıları destekliyor ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı görünür kılmak amacıyla çalışıyor. Ayrıca kolektif üretim ve dayanışma yöntemiyle ataerkiye karşı mücadeleyi sürekli kılıyor.

21. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği

2018 yılında Van’da başlayan ve zamanla Türkiye’nin pek çok iline yayılan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, kadın cinayeti, çocuk istismarı ve cinsel saldırı gibi alanlarda mağdur kadın ve çocuklara hukuki ve psikolojik destek sunmayı amaçladı.
Dernek gönüllü avukat, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarıyla pek çok davayı üstlendi. Bu çalışmalar, kadınların ve çocukların karşılaştığı şiddet biçimlerinin yalnızca bireysel değil sistematik olduğuna dair farkındalığı artırdı; dernek örgütlenmesi bir ilham kaynağı ve kadın-çocuk hakları alanında simge haline geldi.

22. Konuşmamız Gerek Derneği

Türkiye’de 2016 yılından bu yana faaliyet gösteren Konuşmamız Gerek Derneği, kadın ve gençlerin regl yoksulluğu ve tabusuyla mücadele etmesini destekliyor. Kurucu ortağı İlayda Eskitaşçıoğlu hukukçu olarak menstrüel adalet savunusunu yürütüyor. Dernek “Türkiye’de Regl Yoksulluğu Araştırması” ve pek çok saha çalışmasıyla regl ürünleri, hijyen ve bilgiye erişim eşitsizliğini görünür kıldı. İlayda Eskitaşçıoğlu ve Dernek’in çalışmaları, kadınların ve gençlerin bedenleri ile ilgili karar alma süreçlerine aktif katılımını ve regl yoksulluğunun politik bir mesele olarak tanınmasını sağladı. Bu yönüyle konuşulmayanı konuşturma noktasında bir ilham kaynağı haline geldi.

23. Frankeştayn Kitabevi Adına Ayşe Tümerkan

Avukatlık kariyerinden sonra İstanbul Beyoğlu’nda 2022’de Frankeştayn Kitabevi’ni açan Ayşe Tümerkan, toplumsal cinsiyet, queer ve feminist edebiyat alanında seçkin bir kitapçılık mekânı kurdu. Bu adımıyla Türkiye’de bağımsız kitapçılık kültürüne öncülük etti. Alanı kültür ve feminist yayıncılık. Kitabevi, kadın çalışmaları, queer yazın ve bağımsız yayınevlerinin metinlerine yer vererek “ötekilerin kitapçısı” olmayı benimsedi. Tümerkan “Bağımsızlığı korumak için sermaye grubuna bağlı değiliz” diyerek yayıncılık ve kitapçılık alanında alternatif bir model sundu. Bu girişim şehir merkezinde bir okuma, buluşma ve kültürel aktivizm mekânı yaratarak feminist ve queer hareketlerin pratikleşmesine ilham verdi. Frankeştayn Kitabevi, kadınların ve LGBTIQ+ bireylerin kitaplara erişimini kolaylaştırırken yerel dayanışma ağlarının da güçlenmesine katkı sundu.

24. Çatlak Zemin Feminist Dijital Platform

2016 yılında kurulan Çatlak Zemin, Türkiye’de feminist sözün çoğul biçimlerini görünür kılan bağımsız bir dijital platformdur. Akademisyenlerden aktivistlere, yazar ve öğrencilerden feminist örgütlenme üyelerine kadar geniş bir yazar kadrosuyla toplumsal cinsiyet, cinsellik, politika, sanat ve hukuk alanlarında yazılar yayımlıyor.
Platform, “feminizmde farklılıkların bir arada konuşulabileceği bir zemin” yaratma amacıyla haber, analiz, röportaj ve çeviri yazılarıyla feminist tartışmayı canlı tutuyor. Çatlak Zemin, kadınların dijital alanda kolektif üretimini güçlendirerek yeni bir feminist medya modeli oluşturdu; bu yönüyle hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde bağımsız feminist bilginin ilham verici örneklerinden biri haline geldi.

25. Feminist Tahayyül Dergisi

Feminist Tahayyül Dergisi, Ankara merkezli olarak yayımlanmaya başlayan, yılda iki sayı çıkartan ve açık erişimli bir akademik yayıncıdır. Dergi, toplumsal cinsiyet, feminizm ve queer çalışmalarını birleştiren disiplinler arası yaklaşımları benimseyerek genç araştırmacıları Türkiye’nin farklı bölgelerinden bir araya getiriyor.
Dergi editörleri arasında Emine Erdoğan ve Demet Gülçiçek yer alıyor. Dergi, hakemli makaleler, söyleşiler, özel sayılar ve konferans etkinlikleriyle feminist üretimi ve akademik yayını destekliyor. Bu platform kadın, LGBTİQ+ ve toplumsal cinsiyet çalışmaları alanında bağımsız bir üretim zemini yarattı; yerelden üniversite düzeyine kadar feminist bilginin yaygınlaşmasına katkı sunarak akademi içinde ve dışında bir ilham kaynağı oldu.

26. Parrhesia Ermeni Feminist Kolektifi: Aylin Vartanyan

Parrhesia Kolektifi, feminist hafıza ve ifade özgürlüğü alanlarında üretim yapan bağımsız bir kolektif. Adını Eski Yunanca “hakikati cesurca söyleme” anlamına gelen parrhesia kavramından alan grup, patriyarka, milliyetçilik ve belleğin kesişiminde feminist bir söz üretmeyi hedefliyor. Kolektifin kurucularından yazar ve akademisyen Aylin Vartanyan, hem Agos gazetesindeki yazılarıyla hem de kolektifin web sitesindeki makaleleriyle Türkiye’deki feminist tartışmalara özgün katkılar sunuyor. Parrhesia Kolektifi, Ermeni kadınların deneyimlerini, tarihsel travmaları ve kimlik müzakerelerini feminist perspektifle ele alıyor. Bellek çalışmaları, sözlü tarih projeleri ve sanat temelli etkinliklerle hem kadın hem de azınlık hafızasını kamusal alana taşıyor.

27. Nehna Kültürel Miras ve Hafıza Kolektifi

Nehna (“biz” anlamında, Arapça kökenli) Antakya’da kurulan bir kültürel miras ve hafıza kolektifi. Aralarında Anna Maria Beylunioğlu, Evlin Hüseyinoğlu ve Şule Can’ın da bulunduğu ekip, bölgenin çok kültürlü yapısını, kadın tarihini ve azınlık topluluklarının deneyimlerini belgelemeyi amaçlıyor. Kolektif, Samandağ ve Antakya’nın Arap Hristiyan, Ermeni ve Yahudi miraslarını görünür kılıyor. Nehna’nın yürüttüğü sözlü tarih çalışmaları, yerel kadın hikâyelerini, dini ritüelleri ve gündelik yaşam pratiklerini kayıt altına alıyor. Antakya depremi sonrası yürüttükleri hafıza projeleri ve çevrim içi seriler, yok olma riski altındaki kültürel belleği koruma çabasına dönüştü. Kolektif aynı zamanda kadınların kültürel üretimdeki rollerini araştırıyor ve bu bilgiyi kamusal platformlarda paylaşıyor.

28. Roots & Shoots Türkiye

Roots & Shoots Türkiye, Dr. Jane Goodall Enstitüsü’nün küresel ağı içinde yer alan ve gençleri doğa ile yeniden ilişkilendirmeyi amaçlayan bir sivil toplum hareketi. Aslıhan Niksarlı ve Burcu Meltem Arık’ın öncülüğünde yürütülen çalışmalar, özellikle genç kadınların çevre bilinci, sürdürülebilir yaşam ve liderlik becerilerini güçlendirmeye odaklanıyor. Dernek, eğitim programları ve yerel ekolojik projeler aracılığıyla çocuklara ve gençlere doğayı korumanın etik, bilimsel ve toplumsal boyutlarını aktarıyor. 2024 yılında Jane Goodall’ın Türkiye ziyaretiyle geniş kitleleri bir araya getiren Roots & Shoots Türkiye, “umut, eylem ve dayanışma” temalı buluşmalarla çevre hareketine ilham verdi. Etkinlikler, doğa savunusunun yanı sıra genç kadınların iklim krizine karşı aktif özne haline gelmesini teşvik etti.

29. Hrant Dink Vakfı Kadınları; Rakel Dink, Delal Dink, Nayat Karaköse ve Zeynep Taşkın

Hrant Dink Vakfı, Türkiye’de ifade özgürlüğü, hafıza çalışmaları ve toplumsal barış alanındaki öncü faaliyetlerinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitliğini kesişimsel biçimde ele alan projeleriyle de dikkat çekiyor. Vakfın yöneticileri ve emekçileri arasında yer alan Rakel Dink, Delal Dink, Nayat Karaköse ve Zeynep Taşkın, hem kadın hem de azınlık kimlikleriyle feminist bir perspektifin kurumsal yapılara nasıl yerleşebileceğini gösterdiler. Vakıf, “Toplumsal Cinsiyet, Medya ve Nefret Söylemi”, “Farklılıklarla Birlikte Yaşamak” ve “Yüzleşme ve Diyalog” projeleriyle kadınların, LGBTİQ+ bireylerin ve azınlık gruplarının haklarını savunmaya yönelik araştırmalar yürüttü. Özellikle Nayat Karaköse’nin yürüttüğü projeler, kültürel çeşitliliği toplumsal cinsiyet adaletiyle birlikte düşünmenin önemini vurguladı. Rakel Dink’in yıllardır sürdürdüğü barış ve adalet çağrısı, vakfın yönünü şekillendirdi

30. İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi

İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi, Türkiye’nin ilk kadın müzesini kuran sosyolog Meral Akkent’in öncülüğünde Handan Çağlayan ve Nazan Haydari gibi feminist araştırmacılarla birlikte şekillendi. Kadın tarihinin yanı sıra LGBTİ+ hareketi, emek ve ekoloji mücadeleleri gibi kesişen alanları bir araya getiren bu müze, toplumsal cinsiyet belleğini çok sesli bir çerçevede yeniden inşa ediyor. Müze, “kapsayıcı, kesişimsel ve katılımcı” yaklaşımıyla Türkiye’de feminist hafıza çalışmalarını müze pratiğine dönüştürüyor. Kadın sendikacılığından queer sanata uzanan geniş bir yelpazede dijital sergiler, atölyeler ve saha araştırmaları yürütüyor. Son dönem projelerinden “Savunuculuk Günlüklerimiz”, 18-25 yaş arası genç feministlerin tasarladığı sergiler ve bir el kitabı aracılığıyla yeni kuşakların sesini görünür kıldı.

31. LGBTİ+ Aktivisti Yıldız Tar

Yıldız Tar 2013 yılında gazeteciliğe başladı ve 2014’ten itibaren Türkiye’nin LGBTİ+ internet gazetesi olan Kaos GL’de muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Yoldaş Ben İbneyim ve Patikalar: Resmî Tarihe Çentik adlı sözlü tarih çalışmalarıyla LGBTİ+ hareketinin görünmeyen katmanlarını gün yüzüne çıkardı. Tar’ın çalışmaları, LGBTİ+ hakları alanında medya eşitsizliklerine meydan okudu, ifade özgürlüğünün sınandığı davalarda yer aldı (21 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma) ve hareketin hafızasını güçlendirmeyi hedefledi. Bu yönüyle Yıldız Tar, Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin bilgi üretimi ve görünürlüğü için ilham kaynağı haline geldi.

32. ÜniKuir Derneği

Türkiye’de genç LGBTİ+ öğrenci toplulukları ve kampüs aktivizmini desteklemek amacıyla 14 Şubat 2020’de kurulan ÜniKuir Derneği, öğrencilerin haklarını savunmak ve ayrımcılıkla mücadele etmek için öz-örgütlenme ve dayanışma mekanizmaları geliştirdi. Dernek, “Üniversiteli ve genç LGBTİ+’ların kampüslerde ve kentlerde öz-örgütlenmelerini güçlendirmek” misyonuyla hareket ediyor; kampüslerde güvenli, kapsayıcı alanlar yaratmayı amaçlıyor. Bu çaba, özellikle genç LGBTİ+ bireylerin yalnızlık hissini kırmayı, kampüs ortamında görünürlüklerini artırmayı ve aktivizme katılımlarını güçlendirmeyi hedefliyor. ÜniKuir, akademik ve sosyal alanlarda LGBTİ+ haklarının savunucusu olarak Türkiye’de genç hareketi için ilham kaynağı oldu.

33. Gola Derneği / Rize - Türkiye

Rize’nin Fındıklı ilçesinde kurulan Gola Derneği, Karadeniz’in doğal yaşamını, kültürel mirasını ve biyolojik çeşitliliğini korumayı amaçlayan bir ekoloji örgütü. Refika Kadıoğlu ve Özlem Şendeniz gibi kadınların öncülüğünde yürütülen çalışmalar, doğa savunusunu feminizmle buluşturarak ekolojik mücadelenin toplumsal cinsiyet boyutuna dikkat çekiyor. Dernek, HES projelerine karşı yerel halkla birlikte yürüttüğü direnişlerle tanındı ve bölgedeki kadınların çevre hareketine aktif katılımını teşvik etti. Gola Derneği, doğayı yalnızca korunacak bir alan değil, yaşamın kültürel ve politik bir parçası olarak ele alıyor. Kadınların, doğa koruma ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında öncü olabileceğini gösteren atölyeler, eğitimler ve saha projeleri düzenliyor. Ayrıca bölgedeki yerel sanat, dil ve zanaatları ekolojik hafıza çalışmalarıyla bir araya getiriyor.

34. Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği (Balıkesir)

Balıkesir ili sınırlarında yer alan Türkmen Dağı ve Gökçeyazı Köyü çevresindeki doğal alanların korunması için kurulan Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği, altın madeni projelerine karşı yürüttüğü kararlı ekolojik mücadeleyle öne çıktı. Bölge halkı ve özellikle kadınlar, “Siyanürlü sömürüye hayır” sloganıyla çevresel bütünlüğü savunmak ve yaşam alanlarını korumak için örgütlü bir direniş başlattı. Dernek, CVK Madencilik AŞ tarafından planlanan “Altın Bakır Maden Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme ve Atık Depolama Tesisi” projesine karşı TEMA Vakfı ve köylülerle birlikte açtığı davayı kazanarak “ÇED Olumlu” kararını iptal ettirdi. Kadınların öncülük ettiği bu mücadele, yalnızca bir çevre davası değil, aynı zamanda yaşam hakkı ve ekolojik adalet için yürütülen bir dayanışma örneği haline geldi.

35. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, özel okullarda çalışan öğretmenlerin düşük ücret, güvencesizlik ve mobbing gibi sistematik sorunlara karşı örgütlenmesini sağlayan bağımsız bir emek örgütü. Sendika, öğretmenlik mesleğinin itibarı, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eğitimde eşitlik için mücadele ediyor.
Sendika, 2024 yılından bugüne Ankara ve İstanbul’da düzenlenen kitlesel eylemlerle taban örgütlenmesini güçlendirdi; özel okul patronlarının düşük maaş politikalarına ve sendika karşıtı uygulamalarına karşı hukuki ve kamusal mücadele yürüttü. Ayrıca eğitim emekçilerinin sosyal güvenlik, izin ve maaş hakları konularında kapsamlı raporlar yayımladı.

36. Rümeysa Çamdereli, Kadınlarla Jam İnisiyatifi

Rümeysa Çamdereli, Havle Kadın Derneği’nin kurucularından, Kardeş Türküler grubunun müzisyeni ve Reçel Blog yazarı olarak feminist dayanışmayı müzik ve kültürel üretimle birleştiriyor. Kadınlarla Jam inisiyatifi, kadın ve LGBTİ+ müzisyenlerin güvenli ortamlarda üretim yapmalarını, doğaçlama ve improvisasyon üzerinden kendilerini özgürce ifade etmelerini sağlıyor. İnisiyatifin açık buluşmaları ve jam oturumları Türkiye’nin farklı şehirlerinde gerçekleşiyor; müziğin bir direniş ve iyileşme aracına dönüştüğü bir alan yaratıyor.
Rümeysa Çamdereli ve Kadınlarla Jam ekibi, müziği kadınların birlikte üretim ve özgürleşme zemini olarak kullanarak erkek egemen müzik dünyasına feminist bir alternatif sunuyor.

37. Zeynep Sönmez, Milli Tenisçi

2002 doğumlu milli tenisçi Zeynep Sönmez, Türkiye’nin kadın tenisinde yükselen yıldızlarından biri. Çocuk yaşta başladığı sporu profesyonel arenaya taşıyarak WTA sıralamasında hızla yükseldi. 2024 yılında Meksika’da düzenlenen WTA 250 Merida Open Akron turnuvasında şampiyon olarak Türk kadın tenisinde tarihi bir başarıya imza attı.
Zeynep Sönmez, disiplinli çalışması ve azmiyle genç sporcular için bir rol model haline geldi.

38. Hülya Tomak, Sosyal Girişimci

Hülya Tomak, biyoteknoloji eğitimi almış bir kadın lider olarak Blueit’i kurmuş; kapalı alanlardaki su tüketimini dijitalleştiren, veriye dayalı ve yapay zekâ destekli çözümler sunan bir sosyal teknoloji girişimi inşa ediyor. Yatırım alarak büyüme yoluna girmiş, Türkiye’nin önemli kadın teknoloji girişimcilerinden biri olarak öne çıkıyor.

39. María Susana Muhamad González (Kolombiya)

González, Filistin kökenli Kolombiyalı bir siyasetçidir. 2012 yılında Muhamad, Bogotá Çevre Sekreteri olarak atandı. Bir yıl sonra, Belediye Başkanlığı Genel Sekreteri oldu. 2019’da ise Bogotá Belediye Konseyi üyeliğine seçildi. Kolombiya’nın Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Bakanı olarak görev yaptı. Muhamad, Kolombiya’da ve uluslararası alanda tanınan bir çevre aktivistidir. Çabaları, Kolombiya’yı “yaşamın dünya gücü” olarak konumlandırmaya yöneliktir. Savunuculuğu; iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybına ilişkin uluslararası anlaşmalara uyumun sağlanması, çevre savunucularının korunması ve Amazon bölgesindeki ormansızlaşmayla mücadele edilmesi üzerine odaklanmaktadır.

40. Dr. Özge Akbulut (Türkiye)

Dr. Özge Akbulut, Sabancı Üniversitesi’nde 2012’den bu yana öğretim üyesi olan bir malzeme bilimci, mühendis ve toplumsal fayda odaklı girişimcidir. Sabancı Üniversitesi’ndeki Malzeme Bilimi ve Mühendisliği lisansının ardından MIT’de 2009’da tamamladığı doktorasında biyomoleküler cihazların düşük maliyetli üretimi ve yüzey bilimi üzerine çalışmış; 2009–2011 arasında Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü doktora sonrası araştırmalarında ise kaynakları sınırlı ortamlarda kullanılabilecek araç ve teknikler geliştirmiştir. Araştırmaları silikon-temelli kompozitler ve seramiklerin eklemeli/çıkarmalı üretimine odaklanan Akbulut, 2014 yılında kurduğu Surgitate ile kadın sağlığı ve cerrahi eğitim için gerçekçi doku modelleri geliştirerek jinekolojik cerrahinin eğitiminde dünya çapında kullanılan yenilikçi bir altyapı oluşturmuştur. Buna ek olarak, meme kanseri farkındalığını ve erken teşhisi güçlendirmek amacıyla yürüttüğü “Çaresi Var” projesiyle binlerce kadının kendi bedenini tanımasını kolaylaştıran erişilebilir eğitim materyalleri üretmiştir. 2023’ten bu yana Fark Labs’te Chief Science Officer olarak görev yapan Akbulut, akademik birikimini teknolojiyle, girişimcilikle ve toplumsal etkiyle birleştirerek bilimde kadın liderliğinin en güçlü örneklerinden biri haline gelmiştir.

Diğer (lütfen belirtin)

2.Ad Soyad (zorunlu değil):