Global İklim Mücadelesinde Küresel Bir Kadın Dayanışması: Dandelion Project (Karahindibağ Projesi) adına Mary Robinson, Pat Mitchell, Ronda Carnegie, Hafsat Abiola, Dandelion Project, kadın liderliğinde yürütülen, iklim krizine karşı mücadele ve dayanışmayı teşvik etmeyi amaçlayan bir girişim. Bu hareket, özellikle marjinalize edilmiş grupların seslerini duyurmayı ve toplumsal adaletsizliklere karşı çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmeyi hedefliyor. Büyüyen iklim adaleti hareketinin tüm unsurlarını birbirine bağlayan bir bağ olarak tasarlanan Dandelion Project, Fridays for Future ile okul çocuklarından, protesto eden gençlere, yerli toplulukların bilgeliklerin kullanılmasından, ilerici iş dünyası liderlerine, dini liderlere, sanatçılardan ve hayırseverlere kadar geniş bir kapsamda faaliyet gösteriyor. Bu topluluklar arasında iş birliği ve farkındalık yaratmaya odaklanıyor. Proje İrlanda eski Cumhurbaşkanı Mary Robinson’un sözcülüğünde karar mekanizmaları üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Yerelde ve küresel ölçekte toplantılar ile dayanışma ve çevresel sorumluluk değerleri savunuyor, değişim için bir ilham kaynağı oluyor.
Türkiye’nin Kadın Belediye Başkanları 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde 81 ilin 11'inde ve 61 ilçede seçilen kadın belediye başkanları ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek kadın belediye başkan oranına ulaşıldı. Bu oran kadınların kırk yılı aşkın bir süredir verdiği siyasette var olma mücadelesinin önemli kazanımı olarak gerçekleşti. Siyasette verdikleri mücadele ile il ve ilçe belediye başkanlıklarını kazanan kadın politikacılar kadınlara ve genç kızlara rol modelleri oldular. Kadın belediye başkanları salt kadınları değil, uyguladıkları kapsayıcı ve sosyal politikalar ile tüm toplumu daha eşit, adil ve sürdürülebilir bir geleceğe taşıma potansiyelleri ile topluma güven veriyor. Bu önemli başarıyı temsil eden il belediye başkanlarını, 2024 yılının kadınları olarak onurlandırmayı uygun gördük. Bu başarıya imza atan kadın il belediye başkanları arasında Aydın'da CHP'li Özlem Çerçioğlu, Diyarbakır'da DEM'li Ayşe Serra Bucak Küçük, Eskişehir'de CHP'li Ayşe Ünlüce, Gaziantep'te AKP'li Fatma Şahin, Tekirdağ'da CHP'li Candan Yüceer, Afyonkarahisar'da CHP'li Burcu Köksal, Ağrı'da DEM'li Hazal Aras, Batman'da DEM'li Gülistan Sönük, Bilecik'te CHP'li Melek Mızrak Subaşı, Edirne'de CHP'li Filiz Gencan Akın ve Siirt'te DEM'li Sofya Alağaş yer alıyor.
Laiklik Mücadelesi Veren Girişimler Adına Nazan Moroğlu 2024 yılında kadın örgütlerinin önemli bir mücadele alanı “laiklik” oldu. Türkiye’de boşanmaların -erkekler için- hızlandırılması, aile arabuluculuğunun desteklenmesi, yeni düzenleme gibi birçok hukuksal değişim kadın hareketinin tepkisi ile karşılaştı. Aile Hukuku’nda ve Medeni Yasa’da laik hukuku neredeyse tamamen çökerteceği ve hukuku dinileştireceğine ilişkin endişeler gündeme taşındı. Dinden alınan esaslara dayandırılan değişimlere dikkat çekildi. Türkiye’de kadınlar “laiklik”iğin tehlikede olduğuna dikkat çekmek üzere defalarca gösteriler ve mitingler düzenlediler. İktidarın Medeni Kanunun değişikliğine ilişkin girişimlerine direnç gösterdiler. Kadına yönelik şiddetin özünde yatan cinsiyetçi eril düşüncenin karşısında mücadele etmek için laikliğin ne kadar önemli olduğunu vurguladılar. Laiklik mücadelesi veren binlerce kadın adına, yaşamını medeni hukukun savunulmasına adayan, kadın hareketinin önemli isimlerinden Nazan Moroğlu’nu aday gösterdik. Türkiye'deki laiklik ve kadın hakları mücadelesinin önde gelen isimlerinden biri olan Nazan Moroğlu sadece bir akademisyen ya da hukukçu değil, aynı zamanda bir aktivisttir. Laiklik, Nazan Moroğlu’nun çalışmalarında her zaman merkezi bir tema olmuştur; Medeni Kanun’un özellikle kadın haklarını koruyan maddelerinin zayıflatılmasına karşı mücadele vermiş, laik eğitimin bireylerin özgürce gelişimini sağlayacak en önemli araç olduğunu savunmuştur. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanlığı süresince projeler yapmış, kadına yönelik şiddetle mücadelede hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesinde önemli rol oynamıştır. Hukukçu kimliği, kadın haklarına adanmışlığı, aktivist ruhu ile kendinden sonra gelen nesillere ilham oluyor.
Kürt Feminist Hareketi adına Gültan Kışanak Kürt Feminist Hareketi, kadınların özgürlük, eşitlik ve hak mücadelesini en zorlu koşullarda bile sürdüren, Türkiye’de ve uluslararası alanda yankı uyandıran bir direniş hareketi olarak öne çıkıyor. Hareket, Kürt kadınlarının tarihsel olarak maruz kaldığı baskılara karşı geliştirdiği kolektif dayanışma ve örgütlenme modeliyle yalnızca bir toplumsal hareket değil, aynı zamanda bir umut ışığı haline geldi. Gültan Kışanak, gençlik yıllarından itibaren siyasi mücadelenin içinde yer aldı. Kışanak, 1980 askeri darbesi sonrası gözaltına alınarak Diyarbakır Cezaevi’nde ağır işkencelere maruz kaldı. Bu deneyim, Kışanak'ı hak mücadelesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha da kararlı bir aktivist haline getirdi. Kışanak, 2014 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilerek kadınların yerel yönetimlerde daha fazla temsil edilmesi için örnek bir liderlik sergiledi. Kadın dostu kent projeleri, kadın istihdamını artırmaya yönelik girişimler ve yerel yönetimlerde eş başkanlık sistemi gibi yenilikçi politikalarla dikkat çekti. Ancak 2016 yılında görevden alınarak tutuklandı ve 7,5 yıl cezaevinde kaldı. 16 Mayıs 2024 tarihinde tahliye edildi. Kışanak, yalnızca bir lider değil, aynı zamanda tüm kadınlara ilham veren bir direniş sembolü olarak tarih sahnesindeki yerini koruyor.
Bekar Anneler Derneği adına Serap Yelkenci Bekar Anneler Derneği, Türkiye’deki bekar annelerin karşılaştığı ekonomik, sosyal ve hukuki zorluklara dikkat çekmek ve bu zorlukları aşmaları için destek sağlamak amacıyla kurulan ilk dernek olarak büyük bir boşluğu dolduruyor. Derneğin kurucusu Serap Yelkenci, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, bekar annelerin yalnız olmadığını göstermek ve onların dayanışma içinde güçlenmesini sağlamak için bu girişimi başlattı. Dernek, bekar annelere yönelik sosyal önyargılarla mücadele etmeyi, çocuklarının haklarını savunmayı ve toplumsal farkındalık yaratmayı hedefliyor. Kadınların adil bir şekilde nafaka alabilmesi, çocuklarının eğitimine erişimde desteklenmesi ve iş hayatında güçlenmesi gibi konularda projeler geliştiren dernek, aynı zamanda hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri sunuyor. Serap Yelkenci, hem derneğin lideri hem de kadın dayanışmasının bir sembolü olarak, bekar annelerin sesi olmaya devam ediyor. Böylelikle Bekar Anneler Derneği’nin mücadelesi, toplumsal dayanışmanın ve değişimin gücünü bir kez daha ortaya koyuyor.
SosyalBen Vakfı adına Ece Çiftçi SosyalBen Vakfı, dezavantajlı bölgelerde yaşayan 7-13 yaş arasındaki çocukların yeteneklerini keşfetmelerine ve geliştirmelerine olanak sağlayarak toplumsal eşitliğe katkıda bulunmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu. Vakfın kurucusu olan Ece Çiftçi, genç yaşta topluma hizmet etme vizyonuyla harekete geçti ve kısa sürede yerel bir projeyi uluslararası bir girişime dönüştürdü. Ece Çiftçi, eğitimde fırsat eşitliği yaratma hedefine odaklanarak, Türkiye’nin dört bir yanında ve dünyanın farklı bölgelerinde çocuklara sanat, spor, bilim ve girişimcilik gibi alanlarda atölyeler düzenlenmesini sağladı. Bu atölyeler, çocukların hayallerine ulaşmalarını ve geleceğe umutla bakmalarını hedefliyor. SosyalBen, gönüllülük esasına dayalı yapısıyla yalnızca çocukları değil, gönüllü gençleri de harekete geçirerek toplumsal dayanışmayı artırıyor. Avrupa Konseyi’nin en genç üyesi olarak seçilen Çiftçi, gençlerin sesini karar alma mekanizmalarına taşımak için önemli bir rol üstleniyor. SosyalBen Vakfı aracılığıyla yürüttüğü çalışmalar, yalnızca çocuklara değil, topluma da ilham veren bir dayanışma örneği sunuyor.
Bianet adına Nadire Mater ve Evrim Kepenek Bianet (Bağımsız İletişim Ağı), ifade özgürlüğünü savunmak, bağımsız habercilik yapmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek amacıyla kurulmuş, Türkiye’nin en önemli bağımsız medya platformlarından biridir. Kadın haklarından çevre meselelerine, insan haklarından ifade özgürlüğüne kadar geniş bir yelpazede yaptığı haberlerle kamuoyunu bilgilendiren Bianet, Türkiye’de bağımsız medyanın en güçlü seslerinden biri olmaya devam ediyor.Nadire Mater, gazetecilik mesleğinin onurlu bir temsilcisi olarak, yıllardır insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmalarıyla tanınıyor. Evrim Kepenek ise toplumsal cinsiyet odaklı haberciliğiyle, kadınların hikayelerini görünür kılmak ve toplumsal farkındalık yaratmak için önemli bir rol oynuyor. Bianet, kadın odaklı habercilik anlayışıyla, özellikle kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve hak ihlalleri konusunda güçlü bir farkındalık yaratıyor. Bianet’in cesur ve ilkeli duruşu, basın özgürlüğü ve toplumsal eşitlik için mücadele eden tüm gazeteciler için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Asuman Aranca, Gazeteci Gazeteci Asuman Aranca, Türkiye’de bağımsız ve araştırmacı gazeteciliğin en önemli temsilcilerinden biri olarak, yıllardır topluma hakikatleri ulaştırmak için çalışan bir isim. Aranca, özellikle toplumsal meseleler, insan hakları ihlalleri ve siyasi yolsuzluklar üzerine yaptığı derinlemesine araştırmalar ve yayınlarla adını duyurdu. Ele aldığı konuların zorluğuna ve baskılara rağmen mesleğini cesaretle sürdüren Aranca, gazeteciliğin toplumun vicdanı olduğunu bir kez daha kanıtladı. 2024 yılında, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından verilen Uğur Mumcu Gazetecilik Ödülü’nü kazanan Asuman Aranca, araştırmacı gazeteciliğin örnek bir temsilcisi olarak bu prestijli ödülle onurlandırıldı. Asuman Aranca'nın bağımsız ve ilkeli gazetecilik anlayışıyla toplumsal farkındalık yaratma çabası ve cesur haberleri, Türkiye’de özgür basının gücünü ve önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Aranca, gazetecilikte hakikat arayışının bir sembolü olarak ilham vermeye devam ediyor
Açık Radyo Kadınları adına Didem Gençtürk ve Meral Mutlu Madra Açık Radyo, 1995 yılından bu yana Türkiye’nin bağımsız medya alanındaki en güçlü seslerinden biri olarak yayın yaparken, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre, kültür ve sanat gibi konularda çok sesli bir platform olma özelliği taşıdı. Ancak, 2024 yılında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yayın lisansı iptal edilerek karasal yayınlarına son verildi. Bu karar, Açık Radyo’nun bir programında 1915 olaylarının "soykırım" olarak nitelendirilmesi nedeniyle alındı ve medya özgürlüğü adına büyük bir gerileme olarak değerlendirildi. Açık Radyo’nun bu zorlu süreçte direnişinin ardında, kadın çalışanları ve program yapımcılarının emeği büyük bir yer tutuyor. Yayın Koordinatörü Didem Gençtürk ve Genel Müdürü Meral Mutlu Madra başta olmak üzere, radyonun kadın çalışanları, bağımsız medyanın korunması ve ifade özgürlüğünün savunulması için özveriyle çalıştı. Onların cesareti ve kararlı duruşu, basın özgürlüğü mücadelesine ilham vermeye devam ediyor.
Yanıklar Köyü Kadınları Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Yanıklar Köyü kadınları, sadece yaşam alanlarını değil, aynı zamanda doğayı ve geleceği savunmak için verdikleri mücadeleyle bir dayanışma örneği sergiliyor. Cengiz Holding-Truva Bakır Madencilik A.Ş.’nin feldspat ocağı projesine karşı başlatılan hukuk mücadelesi, kadınların çevre hakkı için verdikleri kararlı duruşun bir sembolü haline geldi. Kadınlar, patlatmalı madencilik faaliyetlerinin köylerinin tarım ve hayvancılığı üzerindeki yıkıcı etkilerini engellemek amacıyla bir araya geldi. “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” sloganıyla birleşen köylü kadınlar, bölgenin tarım ve doğal zenginliklerini korumak adına yalnızca kendi yaşamlarını değil, gelecekteki nesillerin yaşam hakkını da savunuyorlar. Yanıklar Köyü kadınları, düzenledikleri pankartlı ve sloganlı protestolarla bilirkişi keşiflerinde güçlü bir ses oldular. Onların mücadelesi, Türkiye’de çevre hakkı için verilen savaşta ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Emine Gizem Çetiner, Aktivist Emine Gizem Çetiner, çocuk istismarına karşı verdiği yalnız ve kararlı mücadelesiyle vicdanları harekete geçiren bir isim. Ensar Vakfı’nda yaşanan istismar olaylarının ardından 400’ü aşkın gündür süren adalet nöbetiyle, sessiz kalınan bir soruna karşı kamuoyu oluşturmak ve istismara uğrayan çocukların hakkını savunmak için mücadele ediyor. Çetiner’in başlattığı nöbet, çocuk hakları ve toplumsal vicdan arasında bir köprü görevi üstleniyor. Her gün adalet arayışını sürdürdüğü bu nöbet, yalnızca bir bireyin direnişi değil, aynı zamanda tüm toplum için bir sorumluluk çağrısı. Çetiner, “Bu mücadele, sadece istismara uğrayan çocuklar için değil, geleceğimiz olan tüm çocuklar için” diyerek, çocuk hakları ve adaletin önemine dikkat çekiyor. Emine Gizem Çetiner yalnız başına başladığı bu nöbetle toplumda farkındalık yaratarak, sessiz kalınan bir gerçeği görünür kılmaya devam ediyor. Çetiner’in mücadelesi, daha adil ve çocukların güvenle büyüyebileceği bir geleceğin inşasında önemli bir yer tutuyor.
Gola Derneği Üyelerinin kadınlardan oluştuğu Gola Derneği, Karadeniz’in eşsiz doğal güzelliklerini, kültürel mirasını ve yerel değerlerini korumak amacıyla kurulmuş, ekoloji ve kültür odaklı bir sivil toplum kuruluşu. Adını Lazca’da "dere" anlamına gelen "gola" kelimesinden alan dernek, bölgedeki doğal yaşam alanlarının sürdürülebilirliğini sağlamak ve kültürel zenginliklerin gelecek kuşaklara aktarılmasını güvence altına almak için faaliyet gösteriyor. Dernek, Karadeniz’in benzersiz biyolojik çeşitliliğini koruma çalışmalarını, çevre bilincini artıran etkinliklerle destekliyor. HES (hidroelektrik santrali) projelerinin neden olduğu ekolojik tahribata karşı verdiği mücadelelerle dikkat çeken Gola, doğa dostu politikalar ve sürdürülebilir kalkınma modelleri geliştirilmesi için çalışıyor. Kültürel alanda ise Gola Derneği, bölge halkının geleneksel sanatlarını, müziğini, dilini ve tarihini koruma misyonunu üstleniyor. Yerel dillerin yaşatılması, kaybolmaya yüz tutmuş geleneklerin kayıt altına alınması ve kültürel üretimlerin desteklenmesi, derneğin öncelikleri arasında yer alıyor. Gola Derneği, bölgedeki yerel halkla birlikte hareket ederek, doğanın ve kültürün korunması gerektiği bilincini yaymakta ve ortak bir dayanışma ruhu yaratıyor. Karadeniz’i, kültürü ve doğasıyla bir bütün olarak ele alan dernek, hem yerel hem ulusal düzeyde farkındalık yaratmaya devam ediyor.
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, çevre ve yaşam hakkını temel bir insan hakkı olarak gören, doğanın korunması ve ekolojik dengenin sağlanması amacıyla çalışan bir sivil toplum hareketi. Türkiye’de çevresel tahribatı önlemek, biyolojik çeşitliliği korumak ve sürdürülebilir bir yaşam için yasal düzenlemeler yapılmasını teşvik eden inisiyatif, çevre bilincini artırmayı ve çevre hakkını savunmayı temel misyonu olarak benimsiyor. İnisiyatif, doğaya zarar veren faaliyetlerin önlenmesi için yasal değişiklikler talep ederek, ekolojik adaletin sağlanmasını hedefliyor. "Yaşam için doğayı koru" ilkesi doğrultusunda, hukuki mücadeleler yürütüyor ve yerel direnişlere destek veriyor. Çevre mevzuatındaki eksiklikleri gündeme taşımak, toplumu bilinçlendirmek ve daha etkili çevre politikalarının uygulanmasını sağlamak inisiyatifin öncelikleri arasında yer alıyor. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, fosil yakıt projelerinden ormansızlaşmaya, su kaynaklarının tahribatından yerel ekosistemlerin yok edilmesine kadar pek çok alanda kampanyalar düzenliyor ve farkındalık yaratıyor. Ayrıca, yerel topluluklarla dayanışma içinde çalışarak, çevre sorunlarına karşı ortak mücadele alanları oluşturuyor. Bu inisiyatif, sadece çevreyi koruma mücadelesiyle değil, aynı zamanda insanın doğayla uyum içinde yaşayabileceği adil bir dünya için verdiği hukuk mücadelesiyle de dikkat çekiyor. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, yaşamı savunma yolunda bir umut ve dayanışma platformu olmayı sürdürüyor.
HUDOTO adına Özlem Altıparmak HUDOTO (Hukuk, Doğa ve Toplum), doğa ve insan haklarını korumak için çalışan bir sivil toplum hareketi. Kurucusu Özlem Altıparmak, hukuk, ekoloji ve toplumsal adalet alanlarındaki derin bilgi birikimi ve deneyimiyle bu hareketin öncüsü oldu. HUDOTO, doğa tahribatını önlemek, ekolojik dengeyi korumak ve adil bir toplumsal düzen sağlamak adına yenilikçi çözümler sunan bir platform. Özlem Altıparmak, HUDOTO’nun kurulmasında, hukukun gücünü doğanın ve toplumun hizmetine sunmayı hedefliyor. Doğa talanına karşı açılan davalardan toplumsal hak mücadelesine kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürüten HUDOTO, çevre bilinci ile insan hakları savunuculuğunu bir araya getiren özgün bir yaklaşımla hareket ediyor. HUDOTO, çevre dostu politikaların yaygınlaştırılması, yerel halkların haklarının korunması ve doğa ile uyum içinde bir yaşam modeli geliştirilmesi için projeler üretiyor. Aynı zamanda, toplumu bilinçlendirmek ve hukuki destek sağlamak amacıyla atölye çalışmaları, eğitim programları ve savunuculuk kampanyaları düzenliyor. Özlem Altıparmak, HUDOTO’nun lideri olarak, doğa ile insanın birbirinden ayrılamaz bir bütün olduğunu vurguluyor ve bu anlayışı yaygınlaştırmak için kararlılıkla çalışıyor. HUDOTO, doğanın ve toplumun haklarını savunmaya devam ederek daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.
Hatay Dikmece Direnişi adına Meryem Kutlu Hatay Dikmece Direnişi, bir köyün ekosistemini ve yaşam alanlarını korumak için başlattığı kararlı mücadeleyle, doğa ve hak savunuculuğunun simgesi haline geldi. Bu direnişin öncülerinden Meryem Kutlu, köy halkını örgütleyerek, doğayı tahrip edecek projelere karşı durdu ve yerel toplulukların haklarını savundu. Dikmece köyü, tarımsal üretimin ve doğal yaşamın merkezi olan topraklarının, çevresel yıkıma yol açabilecek projelerle tehdit edilmesi üzerine sesini yükseltmeye başladı. Meryem Kutlu’nun liderliğinde köylüler, çevresel adaletsizliğe karşı kolektif bir direniş örneği sergiledi. Kutlu, mücadele sırasında yalnızca köy halkını değil, ekoloji ve insan hakları savunucularını da bir araya getiren bir dayanışma ağı oluşturdu. Direniş, yalnızca doğanın korunmasıyla değil, aynı zamanda köy halkının ekonomik ve sosyal haklarını savunmayı da amaçlıyor. Yerel tarımın devamlılığını sağlamak, su kaynaklarını korumak ve yaşam alanlarını savunmak, hareketin temel hedefleri arasında yer aldı. Hukuki yollara başvurmanın yanı sıra barışçıl eylemlerle kamuoyu oluşturmayı başaran Dikmece Direnişi, çevre bilincini artırmak için önemli bir örnek oldu. Meryem Kutlu, bu direnişin öncüsü ve sesi olarak, yerel halkın gücünü ortaya koyan bir liderdir. Dikmece Direnişi, topraklarını ve yaşamlarını korumak için bir araya gelen insanların kararlılığını ve dayanışmanın gücünü simgelemeye devam ediyor.
MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) adına Halime Şaman MUÇEP (Muğla Çevre Platformu), Muğla’nın eşsiz doğal güzelliklerini, tarihi zenginliklerini ve kültürel mirasını koruma amacıyla kurulan bir sivil toplum platformu. Halime Şaman, MUÇEP’in kurucuları arasında yer alan ve çevre savunuculuğunda liderlik eden bir isim. Şaman, Muğla’nın çevresel tehditler karşısında korunması ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam bırakılması için yürütülen mücadelenin en önemli aktörlerinden biri. MUÇEP, kıyı yağması, ormansızlaşma, madencilik faaliyetleri ve plansız kentleşme gibi sorunlara karşı ekolojik dengenin korunması için güçlü bir ses oldu. Halime Şaman, bu mücadelenin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet meselesi olduğuna dikkat çekerek, yerel halkın haklarını ve yaşam alanlarını savunma adına önemli adımlar attı. Platform, çevre bilincini artırmak için kampanyalar düzenliyor, hukuki yollarla doğa tahribatını önlemeye çalışıyor ve yerel toplulukları çevre savunuculuğu konusunda güçlendiriyor. Halime Şaman, bu çalışmalarda yerel halkın bilgiye ve adalete erişimini sağlamak adına önemli rol oynadı, aynı zamanda dayanışma ağlarının kurulmasına öncülük etti. MUÇEP, Halime Şaman’ın liderliği ve toplumun katılımıyla, sadece bir çevre hareketi değil, aynı zamanda doğa ile uyumlu bir yaşamı savunan bir toplumsal dayanışma örneği oldu. Bu mücadele, Muğla’nın eşsiz güzelliklerini koruma ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etme yolunda ilham vermeye devam ediyor.
Nehna Nehna, Samandağ’ın tarihini, kültürel mirasını ve kimliğini koruma amacıyla kurulan bir sivil toplum girişimi. Arapça’da “biz” anlamına gelen Nehna, topluluk ruhunu ve ortak belleği yansıtarak, Samandağ’ın çok kültürlü yapısının korunması ve tanıtılması için güçlü bir platform oluşturdu. Nehna, bölgedeki kültürel değerlerin ve tarihi mirasın yok olmasını önlemek amacıyla arşiv çalışmaları, etkinlikler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor. Özellikle, Samandağ’da konuşulan Arapça’nın yaşatılması, geleneksel zanaatların desteklenmesi ve yerel mutfak kültürünün tanıtılması gibi alanlarda öncülük ediyor. Girişim, bir yandan bu zengin mirası geleceğe taşımayı hedeflerken, diğer yandan Samandağ’ın doğal dokusunu ve ekosistemini tehdit eden projelere karşı duruyor. “Birlikte geçmişe sahip çıkıp geleceği inşa edelim” ilkesiyle hareket eden Nehna, hem yerel halk hem de daha geniş kitleler arasında güçlü bir dayanışma bağı kurmayı amaçlıyor. Girişim, Samandağ’ın belleğini koruyarak, bu çok kültürlü mirası bir dünya değeri olarak tanıtmayı sürdürüyor. Nehna, yerel kimliği, tarihi ve kültürü savunma yolunda önemli bir örnek olarak, hem Samandağ halkına hem de Türkiye genelinde kültürel dayanışma hareketlerine ilham vermeye devam ediyor.
Kalben, Müzisyen Kalben, Türkiye’nin en özgün seslerinden biri olarak, müziğiyle dinleyicilerin kalbine dokunan bir sanatçı. Şarkılarında kişisel hikâyeleri, toplumun ortak duygularını ve özgün bir içtenlik taşıyan anlatıları bir araya getirerek kendine has bir tarz yarattı. Ankara’da dünyaya gelen ve küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe büyüyen Kalben, kariyerine önce akademik ve profesyonel alanlarda yön vermiş olsa da, hayatındaki asıl tutkuyu müzikte buldu. Bir sahnede gitarıyla çaldığı “Sadece” şarkısının internet üzerinden yayılması, müzikseverler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanarak onun kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Kalben’in şarkılarında, yaşanmışlıkların ağırlığını hisseden samimi sözler, dinleyicilere güçlü bir bağ sunuyor. Müziği, yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir ifade ve paylaşım platformu olarak gören sanatçı, kadınlık, özgürlük, sevgi ve toplumsal farkındalık temalarını işlerken cesur bir duruş sergiliyor. Birçok ödül kazanan ve dinleyiciler tarafından büyük bir sevgiyle takip edilen Kalben, sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı olarak ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kalben’in müziği, hayata dokunan sözleri ve sahnedeki enerjisi, onun bir sanatçı olarak özgünlüğünü ve gücünü ortaya koyuyor.
Demet Evgar, Oyuncu Demet Evgar, Türkiye’nin en yetenekli ve çok yönlü tiyatro, sinema ve televizyon oyuncularından. Canlandırdığı karakterlere kattığı derinlik ve sahne üzerindeki enerjisiyle hem izleyicileri hem de eleştirmenleri etkilemeyi başaran Evgar, sanatın dönüştürücü gücüne inanan bir isim. Manisa’da doğan Demet Evgar, genç yaşlarda başladığı tiyatro kariyerini İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde aldığı eğitimle profesyonel bir zemine oturttu. Hem klasik hem de çağdaş yapımlarda sergilediği performanslarla sahne sanatlarında ustalığını kanıtladı. Televizyon dizileri ve sinema filmlerinde gösterdiği başarı ise onun geniş bir hayran kitlesine ulaşmasını sağladı. Evgar, “Bir Kadın Bir Erkek” dizisindeki komedi başarısıyla olduğu kadar “Sofra Sırları” ve “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok” gibi filmlerdeki dramatik performanslarıyla da dikkat çekti. Sanatsal çeşitliliği ve derinliği, onu Türkiye’nin önde gelen oyuncularından biri haline getirdi. Sanat kariyerinin yanı sıra Demet Evgar, toplumsal farkındalık yaratma çabalarıyla da öne çıkıyor. Kadın hakları, toplumsal eşitlik ve çevre konularında aktif bir savunucu olan Evgar, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye’nin İyi Niyet Elçisi olarak atanarak bu alandaki çalışmalarını uluslararası bir platforma taşıdı. Bu görev kapsamında Evgar, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların güçlendirilmesi ve şiddetsiz bir toplum inşa edilmesi için farkındalık kampanyalarına öncülük ediyor. Demet Evgar, sanatını sadece bir ifade aracı değil, topluma katkı sağlayan bir sorumluluk olarak görüyor. Hem sahnede hem de toplumda güçlü bir figür olarak, sanatın ve aktivizmin kesişiminde ilham vermeye devam ediyor.
İris Mozalar, LGBTİ+ Aktivisti İris Mozalar, müzik dünyasındaki başarısıyla olduğu kadar insan hakları, çevre ve LGBTİ+ hakları konusundaki aktivizmiyle de dikkat çeken bir sanatçı. Söz yazarlığı, besteciliği ve performanslarıyla müzikseverleri etkileyen Mozalar, sanatını sadece bir ifade aracı değil, aynı zamanda toplumsal değişim için bir güç olarak kullanıyor. Sanat kariyerine genç yaşlarda adım atan İris Mozalar, şarkılarında kişisel deneyimlerden toplumsal meselelere kadar geniş bir yelpazeyi işliyor. Etnik ve modern tınıları bir araya getiren tarzıyla dinleyicilerini yalnızca müzikle değil, aynı zamanda güçlü ve cesur mesajlarla buluşturuyor. LGBTİ+ hakları savunuculuğu Mozalar’ın sanatının ayrılmaz bir parçası. Mozalar, queer kimliğini gururla sahiplenirken, şarkıları ve söylemleriyle ayrımcılığa karşı duruyor, eşitlik ve özgürlük mesajlarıyla topluma ilham veriyor. Onur Yürüyüşleri ve çeşitli LGBTİ+ etkinliklerinde aktif rol alarak, hem bireysel varoluş hikayesini paylaşıyor hem de kapsayıcı bir toplumsal yapı için mücadele ediyor. Ayrıca çevre ve sürdürülebilirlik konularında da farkındalık yaratmayı hedefleyen Mozalar, bu alanlardaki çalışmalarıyla müzikseverlerin yanı sıra aktivist çevrelerde de saygınlık kazanmış durumda. İris Mozalar, sanatı ve aktivizmi birleştirerek, sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda eşitlik, özgürlük ve dayanışma mücadelesinin güçlü bir sesi olarak öne çıkıyor. Hem sahnede hem de toplumda yarattığı etkiyle Mozalar, umut veren bir değişimin sembolü olmaya devam ediyor.